30 Eylül 2012 Pazar

Çıkmaz


Eski inanışlara göre Hoodo ( karabüyü ) büyüsü yapanların , büyünün kendilerine musallat olmamaları için kız çoçuğu kurban vermeleri gerekmekteydi.1968 yazında toplanan bir gurup arkadaş her istediklerini elde etmek için , ormanın ortasında bulunan , yapımı ölümle sonuçlanan bir madenin içerisinde büyü yapmaya karar verirler.

Büyü yapmaya başlayan gurup , kendi kanlarını bir kaseye akıttıktan sonra sözleri söylemeye başlarlar.Sözleri söyledikten sonra gurup içerisinde bulunan ve herşeye karışan , üstünlük sağlamaya çalışan Steve , o akşam eve gittikten sonra ciddi bir şekilde hastalanarak hastahaneye kaldırılır. Belli bir süre tedavi görmeye başlayan Steve , tüm tedavilere karşın kurtarılamaz ve ölür.

Bu olay karşısında ne olduğunu anlayamayan arkadaşları ise üzerlerine bir lanet geldiğini düşünerek büyüyü bozmaya çalışırlar.Yaptıkları büyüyü bozmak için uğraşan arkadaşlar denedikleri yollarla büyünün bozulduğunu düşünerek normal bir hayat sürmeye başlayan arkadaşlar , ailelerinin kasabadan ayrılması ile bir daha görüşemezler.

Aradan geçen 10 yıl süresince , büyünün işlevselliğinin halen devam ettiğinin farkında olmayan Jak,Nick ve Ellie , normal bir şekilde hayatlarını sürdürürken , farklı hisler içerisinde olup halen büyünün devam ettiğini düşünen ve kurban vermedikleri için kendilerine artık şans değil lanet getireceğinin farkına varan Alex , diğer arkadaşlarını aramaya başlar.

Alex artık normal bir hayat süremiyordu ve her gece kauslar görmeye başlıyordu. Alex'in aklında 2 şey vardı , ya kurban vermediğimiz için üzerimize lanet gelmişti ya da ölmesini istediği Steve'in kendisinden öç almak isteyişiydi. İlaçlarla ayakta durmaya çalışan Alex , arkadaşlarını bulmak için uzun bir yolculuğa çıkar.

Gittiği yerlerde her ne kadar istediklerini elde istsede kısa bir süre sonra tekrar kaybediyordu.Konaklamak için bir kasabada duran Alex , kiraladağı hotelde televizyon izlerken alt yazı olarak geçen flash haberi okumaya odaklanır. “Bir tekstil fabrikasında çıkan yangın” haberi'ni okur. Uykusu gelen Alex, uyumadan önce ilaçlarını içer ve yatar. Televizyonu açık unutan Alex , sabah uyandığında televizyonda fabrikanın yüzde 50'sini yakan yangın itfaiye tarafından kısa sırada kontrol altına alınarak söndürüldüğünü ve ortada büyük bir mal kaybı olduğunu duyar.

Alex , haberi duyar duymaz odadan çıkar ve hotel sahibine giderek , fabrikanın nerede olduğunu sorar ve apar topar çıkış yaparak şehre gider.Yangın yerine vardığında gördüğü kalabalığın içine girer.Kalabalıkta diğer tekstilcilerle konuşan Ellie'yi görerek konuşmasının bitmesini bekler.Konuşmadan sonra Ellie'nin yanına hızlı adımlarla yaklaşarak “Ellie , merhaba” diyerek dikkatinin kendisine gelmesini sağlar.Ellie , Alex'e dönerek “Evet , ne istiyorsunuz” diyerek cevap verir.

Alex ise , 10 yıl önce yaptıkları büyüyü anlatmaya başlarken , Alex'in kolundan hızlıca çekerek ağacın arkasına sürükler.Konuşmalarında korku hisseden Ellie , korku ve şaşkın gözlerle Alex'e bakarak , “Hadi burdan gidelim” diyerek Ellie'nin evine doğru yola koyulurlar.Eve geldiklerinde olayı daha detaylı bir şekilde anlatmaya başlayan Alex'e inanmak istemeyen Ellie , fabrikasının yandığını düşünerek bir ihtimal olabileceği kanısına vararak Alex' yardım etmeye karar verir.

Ertesi gün fabrikaya uğrayıp gerekli işlemleri yaptıktan sonra diğer arkadaşlarını aramaya başlamak için fabrikanın önüne geldiklerinde büyük bir patlama olur ve fabrikanın geri kalanları harap olur.Dakikalar sonra büyük bir medya ordusu akın eder ve röportaj yapmak istemeyen Ellie , Alex ile arabaya binerek , arkalarında yanan fabrikayı bırakarak uzaklaşırlar , olay yerinden.

Yemek için bir yerde duran Alex ve Ellie , yemeklerini yerken Ellie'nin telefonu çalar. Sigorta şirketinden aranan Ellie'ye sorular sormaya başlayan Micheal isimli sigorta şirketi sahibi , Ellie'nin telefonu hoparlöre verdiğinden dolayı Micheal arkadan gelen sesleride duymaktadır.Ellie telefonda konuşurken , Alex ise bir yandan 10 yıl önce o büyüyü yapmamalıydık diyen Alex'i duyar ve Ellie'ye birileri büyüden mi bahsediyor diyerek soru sormaya başlar.Eliie ise arkadaşım hasta ve saçmalıyor diyerek konudan uzaklaşmaya çalışsada Micheal “Hadi ya , bende 10 yıl önce arkadaşlarımla bir büyü yapmıştım” diyerek dalga geçer.Ellie ise , “Hayır bizde 10 yıl önce büyü yapmıştık , her istediğimizi elde etmek için” der. Micheal , Ellie'ye bir buluşma teklif eder , sigorta işlemleri ve büyü hakkında konuşmak için. Ellie ise şuan müsaitseniz buyurun gelin diyerek , bulundukları yere davet ederek , Micheal'ı beklemeye başlar.

Micheal buluşma yerine geldikten sonra olayı anlatan Ellie ve Alex'e bakarak , aslında adının Micheal olmadığını söyler.Eliie ise “Neden adını değiştirdin” diyerek soru sorar. Jak ise olaydan sonra bütün olanları unutmak için adımı ve yaşamımı değiştirmek istedim ve şuan mutluyum diyerek sözlerine devam eder.

Ellie ve Alex'in anlattıklarını şaşkınlıkla dinleyen Jak , ilk başta kararsızlık içinde kalmıştı.Aradan geçen konuşma süreci zarfında Alex'in durumuna bakarak yardım etmeyi kabul eder ve Nick'i aramaya karar verirler. Konuşmaya başka yerde devam etmek için oturdukları yerden kalkan Jak ve Ellie , Alex'e “Hadi gidiyoruz , kalksana” dedikten sonra ışıklar söner ve birkaç çığlık eşliğinde geri gelen elektrikten sonra Alex'in yerde yattığını görürler.

Alex , Alex diye bağıran arkadaşlarına cevap vermeyen Aex'i yerden kaldırarak hastahaneye götürürler.Şok geçren Alex'e ilk müdaheleyi yapan doktor ile konuşan Jak ve Ellie , bir yandan da camdan Alex'e bakarlar.”Kazandığımız herşeyi ne pahasına olursa olsun kaybedeceğiz” diyen Alex'in yanına koşan arkadaşları ve doktor hemen Alex'in nabzını kontrol eder.

Doktor Alex'in nabzını kontrol ederken , Alex ise arkadaşlarına beni kasabama geri götürün diyerek ağlamaya başlar.Sürekli aynı şeyleri tekrarlayan Alex'e doktor sorar “Hangi kasaba?” diye.Alex ise Blue Water kasabası diyerek cevap verir. Blue Water mı diyerek şaşkın bir şekilde Alex'e bakar ve tekrar ederek “Blue Water dedin değil mi” der.Alex , “Evet neden şaşırdın” diyerek doktora bakar ve doktor ise , “Bende o kasabadanım ve 10 yıl önce buraya yerleştim” diyen doktora bakan Ellie ve Jak hemen doktorum yaka kartına bakar ve ismin Nick olduğunu görürler ve yoksa sen 10 yıl önce büyü yaptığımız guruptaki Nick misin dediklerinde , doktorun boğazı düğümlenir ve konuşamaz.

Halsizleşen doktor sandalyeye oturur ve neler olduğunu sorar.Olayı anlatan arkadaşlarının zor durumda olduğunu anlayınca ne yapmamız gerekiyor diyen Nick'e , Alex'ten cevap gelir.10 yıl önce yaptığımız büyüyü hatırlıyorsunuz değil mi?Hani her istediğimiz olacaktı , işte benim isteğimin önceliği Steve'in ölmesiydi. Bana çok zorbalıklar yapıyor , neredeyse her gün dövüyor ve paramı alıyordu ve beni tehdit ediyordu , bende ölmesini istedim diyerek ağlamaya başlar.

Şimdi ben ölüm istediğim için teker teker isteklerimiz , Steve yüzünden kötü olaylarla sonuçlanacak diyerek , tek çarenin tekrardan büyü yapmamız gerektiğini söyler ve ekler.Hala anlamadınız mı neden bir şekilde ya da tesadüflerle birbirimizi bulduğumuzu.İşte o yüzden tekrar büyü yapmamız gerekiyor diyen Alex'i hastaneden çıkartarak Blue Water kasabasına doğru yol almaya başlarlar.

10 saat süren yolculuğun ardırdan halen kasabaya varamayan arkadaşlar , değişik şekillerde hastalık belirtisi göstermeye başlarlar.Sonunda Blue Water kasabasının tabelasını gören Nick , aynı yoldan geçtiğini düşünerek hızlı bir şekilde haritaya bakmaya çalışır.Haritada doğru yolda olduğunu gören , fakat bir türlü kasabaya neden ulaşamadığını düşünen Nick , biraz daha ilerledikten sonra yanıp sönen bir ılık görür.Işığa doğru hızlıca ilerledikçe ışığında kendisinden uzaklaştığını farkeder.

Her ne kadar ışık uzaklaşsada Nick o ışığı yakalamayı ya da bulunduğu yere gitmeyi düşünüyordu.Arabada bulunan diğer arkadaşları bir anda gerçek itiraflarda bulunmaya başlarlar.Ellie,Nick ve Jak'in söyledikleri , Alex'in bir anda yattığı yerden frlamsına neden olmuştu. Konuşılanların hepsi Steve hakkındaydı ve herkes Steve'in ölmesini istediği gerçeği Alex'i daha da karmaşık bir olayın içine sokmuştu.

Alex , bir anda “tabi yaa” diyerek bağırır , herkes sussun ve beni dinlesin diyerek konuşmaya başlar.Hepimiz bir şekilde birbirini bulması ne rastlantıydı ne de tesadüftü , bunların hepsi daha önceden ayarlanmıştı diyerek konuşmaya devam eder. Alex , konuşmasını bitirdikten sonra etrafına yarı baygın baktığında arabada kimseyi göremez ve şaşırır.Gözlerini hafiftende olsa etrafı görebilecek bir şekilde açmaya çalışır ve etrafında kalabalık bir insan topluluğu görünce şaşkın gözlerle ve kısık bir sesle “Neredeyim ben,neler oluyor” diyerek bağırmaya çalışır.

Etrafındaki insanlardan “Alex ,sakin ol” kelimesini duyar ve arkadaşlarının nerede olduğunu sorar ve bayılır.Ertesi gün kendisine gelen Alex, nerede olduğunu anlamaya çalışırken birden Steve ismini duyar ve paniklemeye başlar.Hemen ardından odaya gelen polis Alex'e neler olduğınu anlatmasını ister.Alex ise önce arkadaşlarının nerede olduğunu sorar ve cevap alamaz.Daha sonra , neler olduğunu anlatırsam arkadaşlarımın nerede olduğunu söylermisiniz deyince olumlu cevap alır.

Bütün herşeyi anlatan Alex'in söylediklerini not tutan polis memuru yavaşça Alex'in yanına yaklaşarak kulağına “Steve” diyerek fısıldar ve odadan ayrılır.

  1. Son
Birkaç hafta sonra Alex , tutuklu olarak yargılanmak için mahkeme karşısına çıkartılır. Ormanda kamp yapmaya giden Jack,Nick,Ellie ve Alex'i öldürdüğünü gösteren bütün deliler doğrultusunda hakem heyeti Alex'i yani Steve'i şizofren hastası olduğu ve cinayete meyilli olduğu için Blue Water ruh ve sinir hastalıkları hastahanesinde akli dengesi yerinde olmadığı gerekçesiyle tutuklu olarak yatmasını uygun bulur.

2.Son

Yakın zamanda yeniden kurgulanacak.


26 Eylül 2012 Çarşamba

Labirent


19 yaşındaki Martin , çocuk yaşlada gördüğü zulüm ve siddetten dolayıbabasına her zaman kin beslemişti.Geçmiş zamanda gördüğü zulüm , Martinin içine kapanık olmasını ve çevresindekilere karşı asabi bir şekilde davranmasına sebep olmuştu.

Okul çağlarında çok başarılı bir öğrenci olduğu dönemlerde derslerinin dışında en çok sevdiği şey motorlarla ilgilenmek ve onları tamir etme işleri ile uğraşmaktı. Bir yandan tamir ederken bir yandan da babasının yaptıkları aklına geldikçe yaptığı işi bozup kendini sakinleştirmek için tekrar tamir etmeye başlardı.

Yıllar boyunca içinde büyüttüğü kin ve nefretin ne zaman açığa çıkacağını merak ederek kafasında planlar yapardı.Aradan geçen zaman zarfında her ne kadar çok fazla düşünerek kendini kışkırtmasada aklının bir kenarında ya da uykularında kabus gibi içini kemiren bir intikam açlığı hissederdi.Sürekli babasının ölmesini isteyen Martin diğer yandan da hayatı boyunca kaçak durumuna düşeceği korkusuna kapılarak hep erteliyordu.

Kış ayının ortasında çok fazla içtiği için eve giderken , etrafını bulanık bir şekilde görmeye başlayan Martin bir anda yere yığılır.Kimsenin geçmediği bir yoldan eve giderken yere düşen Martin , kışın dondurucu soğuğun'da bir şekilde hayatta kalmayı başarmıştı.Uyandığında neler olduğunu hatırlamayan , fakat belki de son kez gözünü açmaya çalışırken yarı baygın bir şekilde hayal meyal gördüğü birisinin kendisine doğru yaklaştığını hatırlar ama ne olduğunu ve neye benzediğini hatırlayamaz.

Aklında hep soru işareti olarak kalan bu mucizeyi kimin nasıl gerçekleştirdiğini hatırlamaya çalışır.Hatırlamaya çalıştığı zaman garip bir şekilde , sanki etrafındaki objeler hareket ediyormuşcasına yer değiştiriyor ya da üzerine doğru geliyordu.Kendini bir labirentteymiş gibi hissetmeye başlayan Martin , bir çıkış yolu aramaya başlamıştı.

Yine bir gün aynı durum içerisine düşen Martin , bu sefer objelerin üzerine gitmeye karar verir. Her ne kadar objelerin üzerine gitmeye çalışsa da , ya objeler kayboluyor ya da kendisine doğru yakalayarak bir şekilde şekilde şekil değiştirerek kayboluyordu.

Gördüğü objelere ilk başlarda anlam veremeyen Martin , daha sonraları dikkatli bir biçimde baktığında anılarına ait fotoğraflar ve objeler gördüğünü anlar.Bulunduğu labirent'i şekillendirmeye çalışan Martin , her bir objenin hatırası olduğunu düşünerek o objelerin ait olduğu yıllarına göre farklı bir biçimde şekillendirerek düşünmeye başlar.

Labirent'in aslında kendi anılarından oluştuğunu ve çıkış yolunun anılarının sırasına göre dizildiğini düşünen Martin , her iyi anı karşısında kendisine açılan yoldan geçerken , her kötü anısında ise karanlık bir boşluğa düşüyordu..

Karanlık'tan çıktığı zaman tekrar labirent'in başına dönen Martin , her seferinde aynı şey olduğunda iyi olan anılarının belli aralıklarla ortaya çıkarak yol gösterici olduğunu anlamıştı.Tek yapması gerekenin kötü anılarını bir şekilde iyiye çevirereko yollardan geçme arzusu idi.Tekrar denmeeye karar veren Martin , bir ara bulduğu parlak bir zemine yaklaşır ve ellerini yavaşça yüzüne yaklaştırarak ağlamaya başlar.Karanlığı iyi bir anısına dönüştüremeyen Martin , gittikçe yaşlanmaya başladığını farkederek bağırmaya başlar.Olduğu yere oturarak “Artık yoruldum , lütfen birisi yardım etsin.” diyerek ağlamasına devam ederken olduğu yere uzanır ve uyumaya başlar.

Uykusunda kendisini bir boşlukta bulan Martin ,, etrafta çıkış yolu araken gördüğü bir ışık süzmesine doğru koşmaya başlar. Işığın önüne geldiğinde eski anılarına ait sesler duyar ve dinlemeye başlar.İlerlemeye başlayan Martin , ışığın kaybolduğunu farkeder.Başka bir yerde gördüğü ışığa doğru giderken etraf kararmaya başlar ve gördüğü ışığa doğru koşmaya başlar. Diğer ışığa ulaşan ve başka bir anıya ait sesler duymaya başlayan Martin , sanki kendisine bir mesaj verildiğini düşünür.

Bulunduğu ışıktan ayrılıp gördüğü diğer ışığa koşarken tekrar kararan hava yüzünden bu kez yönünü tam seçemez ve ışığa ulaşamaz , kendisini boşlukta savrulurken bulan Martin , bir anda bir zemin üzerinde olduğunu hissederek ayağa kalkar. Her tarafı karanlık içersinde olan Martin korkmaya başlar. Etrafına bakarken “Martin , Martin” seslerini duymaya başlar.Sesten uzaklaşmak için karanlıkta koşmaya başlayan Martin , bir anda duvara çarparak durur.Bulunduğu yeri eliyle incelediğinde ise bir kapı kolu bularak açmaya çalışır.Duyduğu sesin kendisine daha da yaklaştığını hisseden Martin , hızlı bir şekilde ve panikle kapıyı açmaya çalışır ve kapıyı açarak içeri girer.

Kapıyı sertçe kapatan Martin , bir anda uykusundan uyanarak etrafına bakınır.Kimsenin olmadığını ve labirent'te olduğunu farkederen Martin , ne pahasına olursa olsun labirent'ten kurtulmak için düşünmeye başlar.

Labirent'te ilerlerken her iyi anı sayesinde kendisine açılan yoldan ilerleyen Martin , karşısına çıkan kötü anılarıyla yüzleşmeye başlar.Önüne çıkan karanlık çukura atlayan Martin , kendisini babasının annesini dövdüğü zamanda bulur.Etrafına şaşkın şaşkın bakan Martin , bulunduğu ortamda babasına karşı gelmeye çalışır ve annesini kurtarmak için babasının önüne geçerek “Yeter artık” demeye başlar.

Babasının kendisine vurmasını engelleyerek annesinin dayak yemesini önleyen Martin , bulunduğu ortamın yapboz taşları gibi şekil değiştirmesiyle kendini tekrar labirent'te bulur ve önündeki karanlık çukur'un yol haline gelmesi ile yol'una devam eder.

Uzun bir süre kötüanılarını iyiye dönüştürerek yol'una devam etmeyi başaran Martin , yorgun ve bitkin bir şekilde olduğu yere yığılarak tekrar uykuya dalar.Kendini tekrar karanlık bir boşlukta gören Martin , bu sefer daha önce gördüğü ışığı görür ve takip etmeye başlar. Bu sefer her ışığa geldiğinde “Seni seviyorum” kelimesini duyar.

Her duyduğu kelimeyi dikkatlice dinleyen Martin , sesin annesinin sesi olduğunu düşünerek “Anne” diyerek bağırır ve diğer ışıklara doğru koşmaya başalarken etrafını parlak bir ışık süzmesi sarar ve bir anda uykusundan uyanır. Martin , gözlerini yarı baygın olarak açtığında hastane koridorlarında sedye ile taşındığını farkeder. Seslerin aslında gerçek hayatta annesinin “Seni seviyorum” kelimesi , yaşam ile ölüm arasında aydınlık ve karanlık yolculuğunda kendisine yardım etmişt yol bulmasında. Annesine yaklaşarak kısık ses ile kendisini çok sevdiğini söyler ve beni nasıl bulduğunu sorar.

O gece seni çok aradım fakat ulaşamadım, gittiğin yerlere giderek arkadaşlarına seni sordum.En son Labrient adlı barda olduğunu öğrendim ve oraya gittim.Geç saatlere kadar içtiğini ve sarhoş bir şekilde ayrıldığını söylediler. Bende yine babana kızıp içtiğini düşündüm. Bardan ayrılarak evin yolunu tuttum.Fakat eve doğru giderken aklıma , senin bana kızgın olduğun zamanlar da kimsenin kullanmadığı ve kendini o yolda rahat hissettiğini söylediğin o patika yoldan eve gitmeye başladım.

Seni bulduğumda donmak üzereydin ve yanına yaklaştığımda yarı baygın bir şekildeydin , diyerek anlatır.Martin , annesinin elini sıkar ve yavaşça kalkmaya çalışarak annesine sarılır ve ağlamaya başlar.